5 Temmuz 2023 Çarşamba
27 Mart 2023 Pazartesi
Köksal Engür
Kaybettiğimiz bir başka değer. Yerine yenilerini koyup koyamadığımızı bilmediğim güzel insanlardan biri daha. Tiyatrocu yanı hakkında yazacak çok kişi, söylenecek çok şey var mutlaka.
Ben sadece reklam filmleri için dublaj yaparken güzel sesi, Türkçesi ve iş ahlakıyla tanıdım; keyifle çalıştım. Başka reklamcıların da onunla çok güzel çalışmalar yaptığını biliyorum. Yakınlarına, sevenlerine ve emek verdiği ana mesleğe ve yan mesleklere başsağlığı dilerim. [Blogun standart çağrısını umutsuzca tekrarlayayım: Köksal Engür ve diğerleri hakkında yazmak isterseniz, fotoğraf vb belge göndermek isterseniz, lütfen buyrun.]
4 Mart 2023 Cumartesi
Derviş Pasin
19 Şubat 2023 Pazar
31 Ocak 2023 Salı
26 Ekim 2022 Çarşamba
Ahmet Tulgar
27 Eylül 2022 Salı
14 Ağustos 2022 Pazar
Oğuzhan Tercan
Diken.com.tr'den:
Senarist Levent Kazak, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Tercan’ın yaşamını yitirdiğini duyurdu: “Çok üzgünüm. hocaydı, yüzlerce sinemacı yetiştirdi. Yardıma ihtiyacı olanın hep yanındaydı. Değeri asla anlaşılmamış çok özel bir yönetmendi, bunu en çok da kendisi anlamadı. Sevgili arkadaşımdı. Geride öğrencileri ve çekilmemiş bir sürü film kaldı.”
Yazar Yekta Kopan da ‘çok üzücü bir kayıp’ diye alıntıladığı haberde “Oğuzhan Tercan İstanbul’a taşındığım ilk yıllarda çok çalışmıştık Oğuzhan’la. 39. Basamak yılları falan… Sakin, gülmeyi seven, sohbeti güzel biriydi. Yıllardır görmemiştim. O da göçüp gitmiş” İfadelerini kullandı.
Genç iletişimcilere ders verdi
1985 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümü’nden mezun oldu. Yönetmenliğini yaptığı ilk sinema filmi 1991 yılında ‘Uzlaşma’ oldu. Abdi İpekçi suikastı ve 12 Eylül öncesini konu alan film, 1992 Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Tercan ise 1992 Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Umut Veren Yeni Yönetmen Ödülü’nü elde etti.
Tercan, 13 yıl sonra ‘Hırsız Var!’ adlı ikinci sinema filmini yönetti, uzun yıllar İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde film yönetmenliği dersleri verdi. Dizi ve reklam sektöründe yönetmenlik yaptı.
17 Temmuz 2022 Pazar
Erden Kıral
Türk sinemasının önemli isimlerinden Erden Kıral, reklamcılık da yapmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam Ajans 2001 adında bir ajansı vardı. Hep ters köşe, sivri, anti-reklam reklamlar yayınlardı.
Hayat hikayesi için link:
Erden Kıral - Vikipedi (wikipedia.org)
Fotoğrafı, Imbd'deki.
8 Temmuz 2022 Cuma
Serdar Erçer
Eski Manajans'ın direklerinden Fahrettin Erçer dolayısıyla da tanıdığım, daha sonra Sinefekt'te birçok işte çalıştığımız dostum, motorcu arkadaşım Serdar Erçer'i kaybetmişiz.
Facebook'ta haberi yazan ortak dostlarımızdan birinin harf hatası yüzünden (Erçel yazılmıştı) konduramadım Serdar'a, dolayısıyla da 7 Temmuz 2022'deki cenazesinde bulunamadım.
Ailesine ve sevenlerine başsağlığa dilemekten başka bir çarem kalmadı.
21 Şubat 2022 Pazartesi
Sina Akyol
Ek bilgi girene kadar, çeşitli kaynaklardan kayıt düşelim.
Fotoğraf: Biyografya
Sina Akyol - Biyografya linki
Vikipedi'nin yazdıkları:
18 Ocak 2022 Salı
21 Aralık 2021 Salı
6 Aralık 2021 Pazartesi
22 Kasım 2021 Pazartesi
Vural Sözer - 8 Ağustos 1933 - 10 Kasım 2021
Elif Sözer
Buraya bir şeyler yazmak, dedemin dili nasıl güzel ve seçili kullandığını bildiğimden hiç de kolay değil, dilerim ki onun bu konuda ”dahi” denilecek konumuna layık olurum…
Dedem, her insanın bir zaman olacağı gibi, son dönemlerinde “üretkenliğini” yitirdi, ve sanırım bu özellikle onun için hiç de kolay değildi çünkü bir hayat boyu hep üretti… resimlerden müzik ansiklopedisine, radyo oyunlarından Türkçe diline dair kitaplara, ”bankamatik” kelimesinden kendi hayatını anlatan “Kilyos” kitabına ve muhtemelen Viyana’da büyüyen torunu olduğum için bilmediğim bir çok şey daha… Kedileri ve özellikle kedisi Piştov’u çok sevdi… teker teker hayatından onu tanıyan ve seven insanlar ölüme ayrıldı… Nasıl ağır bir söz, ama ne mutlu ki ona, uzun uzun yaşadı…
Çok huysuz bir adamdı, beni de zaman zaman üzdü kırdı hırçınlığıyla, bir o kadar da bana İstanbul’da yaşadığım dönemde babalık etti, göz kulak oldu, bazen utandıracak şekilde Facebook zaman tünelime herkesin okuyacağı gibi “kızım eve eşya gerekiyorsa haber et” gibi yazılar bıraktı… Evet Facebook kullanmasını bilen, son dönemine kadar kitap gazete okuyan, gündemi takip eden ve tüm bilgisini hoş sohbetleriyle paylaşan bir adamdı… tatlı dilliydi, aniden senaryolar yazıp farklı karakterleri dillendiren bir yeteneği vardı, bir sanatçıydı… sevgisini ve şefkatini daha çok içinde yaşardı, bazen farklı biçimlerde gösterirdi, her zaman yetişkin gibi davranırdı bana, ben de en küçük halimde bile yetişkin gibi onun piyano çalmasını dinlerdim, ta ki o son notayı çaldığında o yorgun çocuk gözlerim kapanana kadar…
Şimdi de kendi hayatının son notasını çaldı ve gözlerini kapattı… ne yazık ki yanında olamadım bu son günlerinde, bügün defnedilirken de ancak Berlin’den andım onu, bana hediye ettiği resimleri astım evime, kardeşimle buluşup onun anısına viski içtik (“bence o da severdi” dedi Mehmet, ben de “evet kesin” dedim). Şimdi kanepede uzanıyoruz, içimde bir boşluk, aklıma gelen bir çok anı, gözlerimde yanan göz yaşları…
İyi ki bu hayata geldin dedeciğim… seni sevenler tanıyanlar (belki benden çok seninle hikayesi olan insanlar) çok… nur içinde yat… seni özleyeceğim… ve hiçbir zaman unutmayacağım…"
Cin Kapancı
"Öykü, roman, sözlük, reklam yazarı; müzik ve mutfak sever keyif insanı, 'Vural Baba'mızı kaybetmişiz. Çok üzüldüm. Mekanı cennet olsun."
Kemal Sezer
"Vural Sözer: Kendi içinde çok kalabalık bir yazar.
Vural Sözer’i, namı diğer Vural Baba’yı kaybettik. Bu dünyayı terk edip gitmesinin bile 10 Kasım gününe denk gelmesi yaşadığı hayatı özetliyor.
Vural Baba’yla anılarımız çok fazla, reklam yazarlığını bana öğreten ustamdı kendisi. Kendisini tanımadan önce yazdığı ve elime geçen “Rubikon” ve “Bir Reklamcı Aranıyor” kitaplarından işin püf noktalarını okumuştum. Birlikte çalıştığımız, benim kreatif direktörüm olduğu yıllardaysa neredeyse gecemiz gündüzümüz birlikte geçti. İkimiz de Ataköy’de oturuyorduk, öyle ki evlerimiz birbirine çok yakındı. Akşamları ne zaman çalışma odama geçsem beş dakika içinde arar, çağırırdı. Evinin ortasına koyduğu masası yemek masasından ziyade çalışma masası gibiydi, üst üste konmuş teksir kağıtları, kalemler ve kahve fincanları karşılardı gelenleri. Bir gün o mutfaktayken camdan dışarı baktığımda benim çalışma odamı tam cepheden gördüğünü fark ettim. Demek ki ışık yandığı anda anlıyormuş geldiğimi ve hemen arıyormuş. Sonra mı? Tabii ki o odaya girişimi seyreltmiş, Vura Baba’nın ataklarından korunmuştum.Çok verimli bir yazardı, araştırıcıydı. Türkçe konusunda çok titizdi. Yazdığı kitaplar birer define sandığıdır. Özellikle “Atatürklü Günler” kitabı bugün el altında bulundurulacak bir kitap. Yazım Kılavuzları, Deyimler Sözlüğü, Atasözleri Sözlüğü ha keza… Bir de Sait Faik’in tüm hikaye kahramanlarını bir araya topladığı “Yanıldın Sevgili Sait Faik kitabı… Ve Müzik Ansiklopedisi… Saymakla bitmiyor. Eskilerin Hezarfen dediği tarzda bir adamdı Vural Baba… İlgi alanları çok genişti, onun suluboya sergisi açtığını bilen var mıdır acaba? Buraya kadar olanlar onun gerçek bir entelektüel olduğunu gösteren örnekler. Ya reklamcılığı…
Unutulmaz kampanyalara imza atan bir yazardı Vural Sözer. “Sırdaş Hesap” sözünün yaratıcısı, Ege Ernart’la beraber yaptıkları Anavatan Partisi kampanyası yaratıcılığının en önemli göstergelerinden. Eli Acıman’ın bir reklam metni için gece yarılarına kadar ajansta oturtup bir paragraf metni on yedi kere yazdırdığını anlatırdı. Ha, aynısını bana yapmışlığı da vardır. Zaman içinde güzel bir grubumuz vardı, ayda bir bir araya gelip rakı içerdik. Şimdi o da rahmetli olan Batu İşmen, Egemen Berköz, Necati Tosuner ve bir çaylak olarak da ben… O sofralarda öğrendiklerimi hiçbir üniversitede öğrenemezdim.
- - - -
Biyografya.com
Sancar Sezgin ve Muzaffer Ulukaya imzalarını da kullandı. Sultanahmet Ticaret Lisesi mezunu. Yükseköğrenimini yarım bıraktı. Lise yıllarında spora ilgi duyarak Nişantaşı ve Galatasaray kulüplerinde boks yaptı. Bir süre de yayıncılık ve otelcilikle uğraştı. Daha sonra tiyatroya yönelerek, yazdığı müzikal komedilerden Pamuk Eller Cebe (oyn. Çevre tiyatrosu, 1976), Neş’e-i Muhabbet (oyn. Şan tiyatrosu, 1982) ve Bin Yıl Önce Bin yıl Sonra (oyn. Şan tiyatrosu, 1984) sahnelendi.
ESERLERİ:
ÖYKÜ: Palyaço (1954), Gümüş kulplu Dünya (1964).
POLİSİYE ROMAN: Yosmalar Feneri (Muzaffer Ulukaya imzasıyla, 1957), Cesetler Merdiveni (1963).
İNCELEME: Yanıldın, Sevgili Sait Faik (2000).
DİL: Çobansalatası, (yazım kılavuzu, 1996), Dil Haşlama (deyimler sözlüğü, 1997), Baba Tatlısı, (atasözleri sözlüğü, 1998).
DİĞER ESERLERİ: Müzik ve Müzisyenler Ansiklopedisi (1964, geliştirilmiş yeni bas. Müzik / Ansiklopedik Sözlük adıyla, 1996), Rubikon (1976), Bir Reklamcı Aranıyor (1980), Atatürklü Günler (1998).
11 Mayıs 2021 Salı
9 Mayıs 2021 Pazar
Ahmet Durul
27 Ağustos 2020 Perşembe
Faruk Çağla
Serdar Yılgören'in bir haberinden anladığıma göre, Faruk Çağla'yı kaybetmişiz.
- Manisa ili amblem yarışmasında Üçüncülük Ödülü.
- Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Grafik Bölümünü bitirdi..Aynı yıl karikatür çizmeye yöneldi.
- Kuşadası Belediyesi amblem yarışmasında Birincilik Ödülü .
- Almanya’da Duisburg kentinde düzenlenen “Yabanelde Çalışanlar” konulu uluslararası karikatür yarışmasında Dördüncülük Ödülü.
- İstanbul Mimarlar Odası “Sorunlarımız” konulu karikatür yarışmasında Büyük Ödül .
30 Temmuz 2020 Perşembe
Mustafa Erdem
Büyük bir reklamcının ardından.
Mustafa Erdem de o isimlerden biriydi.
Saint Joseph’ten sınıf arkadaşım Hande’nin babasıydı.
Gazeteciliğe başladığım gün yanına ilk gittiğim insanlardandı.
Rekmar’ı 1946 yılında kurmuştu.
Reklam dünyasının en renkli isimlerindendi, bir bilgeydi.
Unutmadığım sözleri vardı.
Reklam ajansıyla müşteri arasında, okurla gazete arasındaki ilişkileri evliliğe benzetirdi.
Ve derdi ki;
“Evlilik bir kişinin özverisiyle yürümez. İyi bir evlilik karşılıklı anlayış, karşılıklı diyalogla olur. Reklamcıyla müşterisi, okurla gazeteci ilişkisi de evlilikteki kadar hassas, dikkatli olursa bir anlam ifade eder.”
Bu sözler gazeteciliğe başladığım ilk günler için altın değerindeydi.
Bunu hiç unutmadım.
O hassas teraziye hep dikkat ettim.
Bana hep bir tavsiyesi daha vardı.
“Doğru bir ekiple doğru işler yapılır” derdi.
Bu cümleyi kullandıktan sonra da “Doğru işler de doğru ekiplerle yapılır” diye üzerinden geçerdi.
Doğru bir ekiple çalışmanın insana neler kazandırdığını yıllar içinde çok iyi anladım.
Ama doğru işlere imza atmanın insanı ne kadar büyüttüğünü yaşayarak öğrendim.
Mustafa abi böyle biriydi.
Etrafına ışık saçan, sözü dinlenen, her cümlesiyle düşündüren, yol gösteren büyük bir insandı.
Reklam dünyası Mustafa abisini kaybetti, bizler ise akil bir adamı...
Işıklar içinde uyusun...
Marka yaratmak sadece üretimden geçmez
BİR röportajında Mustafa Erdem İzmirli markalarla ilgili şu yorumu yapmıştı;
“Firmalar marka konumlandırması yapmak istiyorsa mutlaka bir reklam ajansı ile işbirliği içine girmeli. Hatta bu iş daha markanın isminin bulunmasından başlamalı. Bu süreçte hep bir reklamcı olmalı. İzmir’de daha çok orta ölçekli firmaların bolluğundan ve onların da reklam konusunda daha tutucu davranmalarından dolayı bu tarz projeler daha az çıkıyor karşımıza. Biz burada yaptığımız işin faydasını anlatmakta zorlanıyoruz. İşin en kötü tarafı ise emek verdiğimiz markalar bir süre sonra reklamın da sayesinde buradan uçup gidiyorlar. Burada değerlerini ve varlıklarını oluşturup daha da yükseliyorlar. Kurumsallaşmış ve İzmirli ajanslarla çalışan reklamverenleri çok seviyoruz, onların değerini biliyoruz.”
Öylesine güzel bir özet ki...
Kurumsallaşma, markalaşma sadece üretimin kalitesiyle sağlanmaz.
O yüzden reklam dünyası çok önemlidir.
Küçük bir dokunuş, bir rötuş, uzun vadeli ve sürdürülebilir iletişim stratejileri markanızı bir anda başka bir yere taşır.
O yüzden Mustafa Erdem’in sözleri önemliydi.
Hatırlatmak istedim.
Usta çırak ilişkisi
Ve Hande...
Hande Erdem Göktepe...
Reklamcı babanın reklamcı kızı...
Bir sohbetimizde Mustafa Erdem, “Genellikle anneler, babalar çocuklarının kendi sektörleri dışında meslek edinmelerini ister. Oysa ben Hande’nin reklamcı olmasını hep destekledim. Bizim işimizin heyecanını başka bir alanda bulmak zordur” demişti.
Türk reklam sektörü gerçekten de çok başarılı işlere imza atıyor.
Öyle kampanyalar yapıyorlar ki, markalara değerler katıyorlar, bir olayı alıp toplumun gündemine taşıyorlar.
Rekmar hep butik işler yaptı.
Çalıştıkları markaların algılarını hep güçlendirdiler, müşterilerinin gözünde hep büyüttüler.
Reklamcı babanın kızı Hande; eminim bu bayrağı alıp daha da yukarılara taşıyacak.
Rekmar çok sayıda genci sektöre kazandırdı.
Şimdi onlar İstanbul’da, Avrupa’da, dünyanın çok başka coğrafyalarında kampanyalar düzenliyor, projeler yürütüyor.
Gazetecilik gibi reklamcılık da biraz usta çırak ilişkisinin öne çıktığı bir iştir.
Ne mutlu ki; Hande’nin ustası Mustafa Erdem’di.
İzmir önemli bir laboratuvar
İZMİR’i hep önemsiyorum.
Çünkü iyi bir laboratuvar.
İzmir’de bir şey tutuyorsa bütün Türkiye’de tutuyor demektir.
Örneğin büyük markalar ilk testlerini hala İzmir’de yaparlar, İzmir’den başlatırlar.
Bir de İzmir pazarı göründüğü gibi kolay değildir.
Buralarda iş tecrübesi edinmiş gençler gittikleri yerlerde daha başarılı olurlar.
Reklamcılık sektörü de öyledir.
İstanbul’daki kreatif ajansların çoğunda kilit kadrolar İzmir’dendir.
Sinema sektörünün yaratıcı kadrolarının büyük çoğunluğu da yine İzmirlidir.
Bunda üniversitelerimizin başarısı kadar bu sektörlere emek vermiş deneyimli kadroların da büyük payı vardır.
İzmir’in önemli bir laboratuvar olduğunu unutmayın.