Türkiye'de Reklama Emek Verenler - TREV

• Reklam ajansı • Reklamveren • Medya (basın, tv, radyo, açıkhava, Internet...) • Film (çekim, montaj, dublaj, efekt...) • Grafik tasarım • Fotograf (çekim, rötuş, illüstrasyon, storyboard, vinyet, karikatür...) • Müzik • Matbaa • Mankenlik ve oyunculuk... Gelin siz de el verin. Sektörde tanıdığınız, unutamadığınız, katkısını bildiğiniz kişileri buraya katabilmemiz için isim, anı, fotoğraf, iletişim bilgisi gönderin. (Adresimiz emekverenler@gmail.com).

18 Aralık 2019 Çarşamba

Tunç Başaran


Önce Fulmar Troost'ta aynı ajansta, daha sonra o serbest ben başka ajanslarda çalışırken birlikte reklam filmleri yaptığımız; İstanbul barları mihmandarım, film işlerinde ustam, teraziler birliği kardeşim Tunç Başaran'ı kaybetmişiz. Bir ara (bir reklam filmindeki sorunlardan ötürü) dargındık. Bir ya da iki yıl sonra barışmaya, Tunç'un yıllarca ara verdiği uzun metraj çekmeye başlayacağı 'Biri ve Öteki' setine gittim. Gördüm ki senaryonun ana fikri benim yıllardır düşündüğüm ve ona (ve Gani Turanlı'ya, Tunca Yönder'e, Ümit Gülsoy'a) anlattığım film, tekrar uzaklaştım. Yıllarca görmedim, konuşmadım. Ufak ufak rastlaşıp konuştuk sonraları. Kaybettiğimize çok üzüldüm tabii.

'Kültür Servisi' denen site şu yazıyı yazmış:



"Yönetmen Tunç Başaran, bir süredir tedavi gördüğü İstanbul Göztepe Medeniyet Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 81 yaşında hayatını kaybetti. Başaran’ın kanser tedavisi gördüğü ve solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği bildirildi. Tunç Başaran “Uçurtmayı Vurmasınlar” ve “Piano Piano Bacaksız” gibi birçok filmin yönetmenliğini yapmıştı. Tunç Başaran, 1 Ekim 1938 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Çocukluğu ve gençliği İstanbul’un Fatih semtinde geçti. Yaşamını değiştiren yerin, eskiden Direklerarası adı verilen Şehzadebaşı olduğunu söyler; çünkü orada yedi sekiz sinema vardı. Sevgili dostu, yazar İslam Çupi’yle Fatih Kaymakamlığı karşısındaki Hava Şehitleri Parkı’nın parmaklıklarına oturup, seyrettikleri filmleri tartışırlardı. Ona John Ford lâkabını takan da Çupi’dir. 17 yaşındayken evden kaçtı. Amacı kaçak olarak bir şilebe binip Amerika’ya gitmekti. Sinemacı olacak ve Charlton Heston’u görecekti. Adapazarı’nda yakalandı. Edebiyat Fakültesi’nde okurken yönetmen Memduh Ün’le tanışır. Yazdığı bir senaryoyu okuyan Ün kendisine asistanlık teklif etti. Dört sene Ün’ün yanında çalışır. O arada Lütfi Akad, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Ertem Göreç gibi ünlü yönetmenlerin yanında da asistanlık yaptı. 1964 yılında ilk filminde, “Borusunu Öttüren” adlı oyunu senaryo haline getiren Orhan Kemal’le çalıştı. Sonra “Kara Memet” ve Orhan Kemal’in “Bekçi Murtaza”sını çekti. 1966’da askere gitti. Sinemadan kopmadı, çok trajik bulduğu Adnan Menderes’in hayatını film yapmak istedi, araştırmalara başladı. Askerlik görevinin ardından yine setlere döndü. Bir yıl kadar hiçbir iş yapmadı. Menderes’le ilgili araştırmalarına devam etti. Reklam sektörüne geçti ve reklam filmleri çekmeye başladı. On beş yıl aradan sonra yeniden sinema filmi yapma zamanı geldiğine inandı. Kazandığı bütün parayı senaryosunu da kendi yazdığı “Biri ve Diğerleri” adlı filme yatırdı. Film kendisine 1987 Antalya Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü, ardından 1988’de İstanbul Film Festivali’nde (o günlerdeki adıyla İstanbul Sinema Günleri) En İyi Türk Filmi Ödülü’nü getirdi. 
Sonra “Uçurtmayı Vurmasınlar”ı (1989) yaptı. Başta 8. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde kazandığı “Yılın En İyi Türk Filmi” ödülü olmak üzere, yurt içi ve yurt dışında En İyi Film, En İyi Yönetmen dallarında birçok ödül alan bu film “En İyi Yabancı Film” dalında Oscar aday adayı oldu. Arkasından “Piano Piano Bacaksız” (1991) filmi geldi. O da “Uçurtmayı Vurmasınlar”ın başarısını yakladı. “Uzun İnce Bir Yol” (1993), “Sen de Gitme” (1996), “Kaçıklık Diploması”(1998), “Abuzer Kadayıf” (2000) Başaran’ın filmlerinden bazıları."

posted by Haluk Mesci at 16:06 0 comments

13 Aralık 2019 Cuma

Salih Hasan Diker


Reklam sektöründe [ajansta/reklamverende/medyada] doğrudan çalışmış bir değildi Hasan. Ama reklamla ilgili bazı işlerde, ancak bir mimarın yapabileceği 'doğru' şeyleri tasarlayıp üreterek katkıda bulunmuş bir arkadaşımızdı. Üstelik, o engin kültürü ve siyasi bilinciyle, reklam kurumunun çarpık yanlarını keskin biçimde eleştirecek yetkinlikte biriydi.  Yakınken, uzakken hep dostluğumuz oldu. Birlikte 'reklam' işleri de yapmıştık. Tam yeniden bir şeyler yazışırken, apansız, bizleri amansız bir yoklukta bırakıp gitti Hasan. Kalakaldık.

Ardından pek çok şey yazılıyor, yazılabilir, ama Yiğit Bener'in yazısı çok güzel.




YİĞİT BENER


Bizden biri

13 aralık 2019


'Hep bir kahraman arayışı, hep bir kahraman yaratma çabasındayız. Oysa tek tek kahraman olabilsek ne ülkeye yazık olacak ne de ihtiyacımız olan kahramanlara…'

Bir gazetenin köşe yazısında anılmayı hak etmek için ille “kahraman” ya da “büyük insan” olmak mı gerekiyor?

Hasan öyle biri değildi. Kısa boyluydu. Kamuya mal olmamış, yani medyatik olmayan, ünsüz, “sıradan” değilse de sade bir insandı, yani bizlerden biri: Vicdan sahibi bir dünya vatandaşı.
Selma’nın “kahramanı” mıydı bilmem, ama büyük aşkıydı, o kesin! İkisi de 60 yaşını geçmişken kapılmışlardı birbirlerine ve 7 Aralık 2019’da Hasan 73 yaşında yorgun kalbini ona bırakıp gidinceye kadar efsanelere taş çıkaran bir aşk masalı yaşadılar. Yüzlerinde gülücükler açan bir fotoğraflarının altına “iyi ki bulmuşuz birbirimizi bunca yıl sonra” yazmış Selma, “seni bulamasaydım böyle gülemezdim bu yaşta” diye yanıtlamış Hasan.
Hasan’ın diğer tutkusu mesleğiydi. Mimardı ve hep üç boyutlu düşünürdü, tarihi de katarsak dört. İyi işler yaptıysa da öyle çok ünlü eserler -bir Taj Mahal ya da Sultan Ahmet Camii- bırakmadı ardında; ama hiç olmazsa Süzer Plaza, Ataşehir Camii ya da Demirören İstiklal ve benzeri kent cinayetlerinin asla suç ortağı olmadı.
Gelgelelim, gizli tutkusu sanırım gazetecilikti. Onun yaşında, aksakallı bir ihtiyar delikanlıdan beklenmeyecek ölçüde, hatta bazen aşırıya kaçacak derecede sosyal medya müptelasıydı. Onu sanırım en çok elinden hiç düşürmediği cep telefonuna o iri gözlükleriyle odaklanmış mesaj yazarken hatırlayacağım.  
Koşullar farklı olsa, sosyal medyada sergilediği hünerlerini bir gazete yöneticisi görse ve ondaki cevheri keşfetse, ona pekâlâ eskiden gazetelerin ilk sayfalarında yer alan, Çetin Altan ya da Şinasi Nahit Berker’in köşelerine benzer dört beş satırlık kısa fıkralar yazdırabilirdi.
Örneğin Facebook sayfasına “BİR DAVA!” başlığıyla yazdıklarının gazete fıkrasından aşağı kalır tarafı var mıydı, siz söyleyin: "Dün Levent'ten taksiye bindim. Şoför sigara içiyor. ‘Sigaranızı söndürün 153 TL ceza yazıyorlarmış,’ dedim. ‘Ben emekli polisim, bana yazmazlar’ dedi. BAŞKA SÖZÜM YOK HAKİM BEY. Yaz kızım, karardır: Sanığa Türk polisinin sigara içmesini engellemekten hapis cezası verilmesine..."
Gerçi, o yazardı yazmasına da… Her yazdığını yayımlayabilirler miydi, o başka mesele.
Neden mi? Çünkü hiç kimseye, hiçbir makama, gruba ya da güç odağına taviz vermeyen bir vicdanı vardı Hasan’ın ve o vicdan onu ne yöne dürtüyorsa, önünü arkasını hesap etmeden en kestirmeden ve en sivri diliyle yazıverirdi aklından, duygularından fışkıranları.
Hep haklı mıydı yazdıklarında? Hep mi aklı başında şeyler paylaşırdı? Kim hep haklı olabilmiş ki? Gelgelelim, yazdıklarında bir hesap ya da çıkar arayışı olmadığından emin olabilirdiniz. Bir vicdan çığlığıydı onun yazdıkları, kendi halinde ama duyarlı bir dünya vatandaşının itirazını dillendiriyordu sadece. Beğenmeyen küçük kızına almasın! Onun zaten Selma’sı vardı.
Neler mi derdi Hasan?
Örneğin son paylaşımlarından birinde, “Hindistan'da 4 tecavüzcüyü öldüren polisleri çılgınca alkışlayan
DEMOKRAT'lara (!) şaşıyorum”
 deyivermişti. Ya da bekar ve eşcinsel, 41 yaşındaki Luca Trapanese’nin, öz annesi ve sonrasında da 20 aile tarafından reddedilmiş olan down sendromlu bir kız çocuğu olan Alba'yı evlat edindiğini anlatan haberi “Ender de olsa dünyada İNSAN'a rastlanıyor. Ender de olsa YÜREK sahibi kişiler var...” diye selamlamıştı. Doktor cinayeti haberlerinin peş peşe düştüğü bir sırada da “siz hiç veterinerini öldüren bir hayvan duydunuz mu?” sorusuyla kara mizah yapabiliyordu. 
Daha siyasi konulara da girerdi. Kimseye müdanası yoktu; örneğin cevap aradığı bir soru şuydu: “Bir insan yerine kayyum atanan belediye başkanlarını ziyaret ettikten sonra onların yerine atanan kayyumlarla birlikte bir davete katılırsa kendini mi tekzip etmiş olur, kayyumları onaylamış mı olur?”
Selahattin Demirtaş’ın “Ölürsem sorumlusu cezaevine sokanlardır” açıklamasını, “yani dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz’ diyen chpliler...” diye tamamlayabiliyordu, birçok dostunu kızdıracağını bile bile. Ya da aynı Demirtaş’ın “Sağlık sorunu yaşayan binlerce tutuklu varken sağlık nedeni ile tahliyemi talep etmeyeceğim” açıklamasını “Gerçek TEK ADAM. Taklitlerinden sakınınız” diye yorumlayabiliyordu. Devlet Bahçeli, “Şerefimiz kadar varız” dediğinde ise “DEMEK YOKSUN!” cevabını yapıştırıveriyordu. 
Savaşa karşı da tavrı çok netti: “Gerçeği anladığınızda çok geç olacak... Her zaman ki gibi... SUSUYORUM... Artık konuşmak gereksiz... Çünkü silahlar konuşuyor ve sesimiz duyulmuyor. Silahlar sustuğunda ve toz duman durulduğunda göreceklerimiz ürkütücü olacak…”
Bunun dışında, birbirinden çok farklı toplumsal konularda kalem oynatıyor, şablonlara uymayan duyarlılığını sergiliyordu. Örneğin “Narmanlı Han'da adı VİYANA CAFE olan güzel bir mekânda bası sonuna kadar açıp disco müziği çalmayı nasıl tanımlarsınız?” sorusunu soruyor, hemen ardından da herkesin eleştirme yarışına girdiği sonradan görme sosyetik düğün konusunda şunları yazıyordu: “Eğri oturup doğru konuşalım, son yıllarda yapılan ABARTILI düğünlerden bu düğünün tek farkı gelin ve nedimelerin tesettürlü olmalarıdır. Tesettürlü düğünler görgüsüz de tesettürsüz olanlar görgülü mü? İmza: BİR ATEİST.”
Siyanürle intihar eden kardeşlerin haberine ya da Aksaray'da velilerin otizmli çocukları yuhalamalarına o da birçoğumuz gibi isyan ediyor ve şöyle tepki veriyordu: “‘Ne mutlu türküm diyene!’ imiş... Bir canın 75 tl ettiği bir ülkenin vatandaşı olmaktan utanıyorum! Bu duruma 17 yılda gelmedik, bu 17 yılı getirdik.”
Ruhunu güzelliklerle beslerdi Hasan. Örneğin klasik müzik tutkunuydu, sık sık sevdiği parçaları paylaşırdı dostlarıyla. Ama geniş bir zevk yelpazesi vardı. Adnan Saygun’dan bir parça paylaştıktan sonra, “iki muhteşem ses” diyerek Arap müziğinin “diva”ları Ümmü Gülsüm ve Fayruz’u da selamlamaktan geri durmuyordu. 
Çağımızın en önemli orkestra şeflerinden biri olarak kabul edilen Letonya doğumlu Mariss Jansons’un 76 yaşında kalp hastalığından öldüğü haberi sayfasında paylaştığında, birkaç ay sonra kendisinin de aynı kaderi paylaşacağını bilmiyordu elbette, ama “geçmişte İstanbullu müzikseverlerle de 35. İstanbul Müzik Festivali kapsamında unutulmaz bir konser vermiş” olduğunu hatırlatmayı ihmal etmiyordu.
Fıkra yazarı olabileceğini söylemiştim, ancak pekâlâ başarılı bir foto-röportaj ustası da olabilirdi Hasan. Selma’yla beraber açtıkları Gezdik/gördük/paylaştık başlıklı sayfada, Mardin’den İtalya’nın Matera kasabasına, Safranbolu’dan Fransa’nın ücra bir köşesindeki Borins köyüne ya da İstanbul’un arka sokaklarından (“Başka İstanbul yok, denir ya… O kadar çok ‘başka’ İstanbul var ki...”) Karaburun’un terk edilmiş köylerine  gezdikleri gördükleri yerlerden o dört boyutlu mimar bakışıyla çektiği fotoğrafları paylaşıyordu. 
Güzelliklerle besleniyordu derken, bir de Selma’sı vardı elbette son on yılına heyecan katan: “11 Eylül 2010... Hayatımın 2. baharının ilk günü... 10. yıla girerken ben hâlâ 11 Eylül 2010 heyecanındayım. 11 eylül 2019. İmza: S. Hasan Diker” diye ifade ediyordu bu aşkını.
Günlük haberleri oluşturan onca kötülüğü, örneğin geçen gün Celal Başlangıç’ın “Kürtlere bir ‘örgütlü kötülük’ hikâyesi! başlıklı yazısında anlattığı türden mutlak kötülük hikâyelerini, her gün öldürülen kadınları, istismar edilen çocukları, hapse atılan muhalifleri, bitmeyen savaşları ya da İnci Hekimoğlu’nun, Melis Alphan’ın, Mehveş Engin’in ve diğer yazarların aktardıkları o tüyler ürpertici olayların analizlerini okudukça kendime her seferinde sorduğum bir soru var: Bu ülke hâlâ nasıl ayakta durabiliyor? Yarın iktidar değişse bile nasıl toparlanacak? Kaç “kahraman” gerekecek bu durumu düzeltmek için?
Hasan son paylaşımlarından birinde benzer bir duyguyla olsa gerek, şöyle yakınmış: “Hep bir kahraman arayışı, hep bir kahraman yaratma çabasındayız”. Ardından Brecht’in Galileo Galilei oyununa değinmiş ve "kahramanları olmayan bir ülkeye çok yazık" diyen öğrencisine Galile’nin, "asıl kahramanlara ihtiyacı olan bir ülkeye çok yazık" yanıtı vermesini anımsatarak şu sonuca varmış: “Tek tek kahraman olabilsek ne ülkeye yazık olacak ne de ihtiyacımız olan kahramanlara…”
Okuyunca hak verdim tabutunu daha yeni sırtladığımız ihtiyar delikanlı dostuma ve şunu düşündüm: Çevremize baktığımızda eminim hepimiz o anonim “kahraman olmayan tek tek kahramanlardan” birçoğunu göreceğiz, kadın erkek, toy kıdemli, Kürt Türk Ermeni, Alevi Sünni Hristiyan Ateist, hetero ya da LGBTİ, solcu ya da değil ama demokrat ve hümanist, sokaklarda iş yerlerinde evlerde ya da hiç olmazsa vicdanlarında kötülüğe direnen birçok Hasan.
Çünkü Hasan da sonuçta bizlerden biriydi, sade bir yurttaş. Olağanüstü işler yapmış, olağanüstü başarıları sıralamış insanüstü bir kahraman değildi kuşkusuz. O sadece içindeki arsız, sevimli, bazen şeytani çocuğu diri tutabilmiş, meraklı, oyuncu, muzip, bazen çenesi düşük ama kimseye bir zararı dokunmayan, vicdan sahibi bir emekçi, iyi bir dost, iyi bir insandı. Bir kahkaha tufanı, sevecen bir afacan olarak geldi, geçti. 
Kötüleri ve onların mutlak kötülüklerini yazıp çizdiğimiz, konuştuğumuz kadar biraz da Hasan ve Selma gibi kendi köşesinde “tek tek kahraman olanların” yaşamlarını dillendirmeliyiz belki de… Biraz da onların öykülerini, sergiledikleri duruşu öne çıkarmalıyız ola ki.
Ne de olsa bunca kötülüğe karşın bu ülkeyi ayakta tutanlar o “kahraman olmayan tek tek kahramanlar,”yani bizleriz, hepimiz. 
Bugün her yaştan, cinsiyet ve kökenden Hasan’larımız sayesinde hâlâ direnebiliyoruz, yarın ancak onlarla ayağa kalkabileceğiz.

posted by Haluk Mesci at 01:09 0 comments

7 Ekim 2019 Pazartesi

Şener Ünal

[Daha ayrıntılı bilgi gelene kadar...]




















Cenazesi 7 Ekim pazartesi öğle namazından sonra, Karacaahmet Şakirin Camiinden.

posted by Haluk Mesci at 03:52 0 comments

Erol Sayıbaşı



[Daha fazla bilgi gelene kadar...]

















Erol Sayıbaşı reklam sektörüne de emek vermiş insanlardan. Çok titiz  çalışan değerli görüntü yönetmenlerinden.























İki uzun metraj filminin [ Beyaz Bisiklet 1986 ve Dünden Sonra, Yarından Önce 1987] yönetmeni Nisan Akman.


posted by Haluk Mesci at 03:47 0 comments

31 Ağustos 2019 Cumartesi

Cihan Baydur

Mustafa Van'ın Facebook post'undan.
Cihan Baydur'un cenazesi 1 Eylül Pazar günü Istanbul Levent Camiinden,
öğlen namazından sonra kalkacak.


posted by Haluk Mesci at 15:35 0 comments

24 Temmuz 2019 Çarşamba

Yurdaer Altıntaş

Belki doğrudan reklam yapmadı ama birçok art direktörün, grafik tasarımcının hocası oldu Yurdaer hoca. Güzel bir insan, müthiş bir grafik sanatçısıydı. Yıllar evvel GMK'nın 'Türkiye'nin Tanıtımı İçin Grafik Öneriler' sergisinde, Yurdaer hocanın bir çalışmasına metin yazmamı istedi Bülent Erkmen. Hemen orada, sergiyi açma hazırlığı sırasında... Yazdım ben de. Yıllar sonra, Emre Senan Yurdaer hocanın biyografisini İngilizceye çevirmekte yardım istedi. Seve seve yaptım yapabildiğim kadar. Bütün hepsi tarih, hatıra oldu şimdi. Güle güle hocam. (Fotoğrafı, öğrencisi olmuş Serdar Yılgören'in Facebook post'undan aldım.)

Ayşegül İzer hocadan: "Üniversitemiz Öğretim Üyelerinden, Grafik Tasarım Bölüm Başkanlarımızdan, grafik tasarım alanında Türkiye’nin öncü temsilcilerinden, grafik tasarımcı ve akademisyen Prof. Yurdaer Altıntaş, 24/07/2019 tarihinde tedavi gördüğü İstanbul Florence Nightingale Hastanesi’nde hayata gözlerini yumdu.
Sevgili hocamız Yurdaer Altıntaş’ın cenazesi, 25Temmuz 2019 günü, saat 14:30’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Osman Hamdi Bey Salonu’nda yapılacak tören sonrası Zincirlikuyu Mezarlığı’nda Zincirlikuyu Camii’nde kılınacak ikindi namazının ardından ebediyete uğurluyoruz..
Üniversitemiz camiasına, sevenlerine ve yetiştirdiği öğrencilere başsağlığı dileriz.
Işıklar içinde uyusun..."




Esen Karol’un müthiş yazısı: 
https://manifold.press/yurdaer-altintas-i-dusunuyorum


Hürriyet'te çıkan yazı




posted by Haluk Mesci at 14:00 0 comments

15 Temmuz 2019 Pazartesi

Alper Tunga Şen

Gelen haberlere göre, genç yaşta kaybetmişiz. Ailesinin, arkadaşlarının başı sağolsun.




Pervasız gazetesi 15 Temmuz 2019'da şu bilgiyi verdi: "Emekli Resim Öğretmenlerinden Saadet Ayral Şen ve rahmetli İsmet Şen’in oğlu Kamil Alper Tunga Şen (47) vefat etti.                                                                                     
Yaşamını İstanbul’da sürdüren reklam sanatçısı Alper Tunga Şen’in cenazesi yarın ikindi namazına müteakip Nasreddin Hoca Meydanında kılınacak cenaze namazının ardından Savaş Mahallesi (Bermende) aile mezarlığına defnedilecek.                                                                                                                       
Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz."

posted by Haluk Mesci at 18:33 0 comments

30 Haziran 2019 Pazar

Yeşim Vardar Koyunoğlu

Bir dönemin pırıltılı ajanslarından 3. Kuşak’ın kurucularından Yeşim Vardar’ı kaybetmişiz.


posted by Haluk Mesci at 19:18 0 comments

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Osman Kehri (1949-2019)

Türkiye'de suluboya resimleriyle tanınan ressam, grafiker ve çocuk kitapları çizeri Osman Kehri, 11 Mayıs 2019 günü 70 yaşında vefat etti.
İstanbul'da 1949 yılında dünyaya gelen Kehri, 1971'de şimdiki adı Marmara Üniversitesi olan Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Sanatlar Bölümü'nden mezun oldu. Sanatçı, 1973'te gittiği Londra'da, Madison Artist Grafik Stüdyosu'nda illüstratör olarak çalıştı.
Osman Kehri, Mimar Sinan Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar fakültelerinin Grafik bölümlerinde öğretim görevlisi olarak illüstrasyon ve grafik dersleri verdi.
Çocuk kitapları illüstrasyonu, Kehri'nin diğer çalışmalarına paralel olarak önemle yöneldiği bir başka alan olurken illüstrasyonları ülkenin pek çok çocuk kitabı ve dergilerinde yayımlandı. 

posted by Bülent Şentay at 13:04 0 comments

Osman Kehri


posted by Haluk Mesci at 07:06 0 comments

6 Mayıs 2019 Pazartesi

Celil Oker

Birlikte çalıştığımız, ders verdiğimiz dostum Celil Oker'in haberi tokat gibi indi suratıma. Yazıyı, yazma işini çok iyi çözmüş bir ustaydı. Çok üzüldüm. Haluk Mesci


Gazete DuvaR Haber Merkezi şöyle yazmış:

Oker, ortaokulu Talas Amerikan Ortaokulu’nda tamamladı. Ardından Tarsus Amerikan Koleji’ni bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne devam eden Oker 1979 senesindeki mezuniyetinin ardından çevirmenlik, gazetecilik ve ansiklopedi yazarlığı yaptı. Bu işlerin ardından 1983’te reklam yazarlığına başladı. Markom ve Merkez Ajans isimli şirketlerde çalıştı.

1998 yılında Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. 


1999 yılının Nisan ayında ilk romanı “Çıplak Ceset” yayımlandı. Aynı senenin ekim ayında ise “Kramponlu Ceset” çıktı. Oğlak Yayınları tarafından basılan bu eseri ile Kaktüs Kahvesi Polisiye Roman Birinciliği’ni kazandı. Her iki romanın kahramanı olan eski pilot, yeni dedektif Remzi Ünal’ın maceralarını anlattığı beş roman daha yazdı.


Oker’in son Remzi Ünal macerası 2010 yılında Turkuvaz Kitap tarafından basılan “Yenik ve Yalnız”dı. Oker ayrıca, 2004 yılında Murathan Mungan, Pınar Kür, Faruk Ulay ve Elif Şafak ile birlikte “Beşpeşe” isimli bir roman yazdı.
[Kitapları için pek çok 'link' var, biri şu: http://www.altinkitaplar.com.tr/etiket/celil-oker/]

posted by Haluk Mesci at 16:10 0 comments

26 Ocak 2019 Cumartesi

Ömer Köylü




Ömer Köylü'yü de kaybetmişiz.
Reklam filmlerine sahici insanlar ararken
tanıştığımız şeker gibi, güleç bir insandı.

posted by Haluk Mesci at 19:44 0 comments

Necdet Çeteci





















Babam Necdet Çeteci’yi ne yazık ki dün akşam kaybettik. Cenazesi, 27 Ocak Pazar günü Levent Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Hasdal Mezarlığı’nda toprağa verilecektir.

Kerem Çeteci

posted by Haluk Mesci at 19:28 0 comments

17 Kasım 2018 Cumartesi

İrem Gören




















Bir dönemdir kanser tedavisi gören Magma İstanbul Kreatif Direktörü ve Ortağı 
sevgili İrem Gören’i kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyoruz. 
Cenazesi yarın öğlen Beşiktaş Yahya Efendi Camii’nden kaldırılacaktır.

Merhume’ye Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve tüm reklam camiasına başsağlığı diliyoruz.

Reklam Yaratıcıları Derneği                                                                   

posted by Haluk Mesci at 23:16 0 comments

30 Eylül 2018 Pazar

Kaya Ömer Aykut


Ne yazık ki, 29 Eylül 2018 akşamı Bodrum'da geçirdiği bir kalp krizi sonrası o da aramızdan ayrıldı. Sevgili Kaya'yı 2 Ekim Pazartesi günü Ayvalık Saatli Cami'de kılınan ikindi namazının ardından Ayvalık Mezarlığı'nda toprağa verdik.

posted by Bülent Şentay at 15:03 0 comments

5 Eylül 2018 Çarşamba

Figen İsbir -2-


posted by Haluk Mesci at 11:53 0 comments

4 Eylül 2018 Salı

Figen İsbir


Excel İletişim Yönetimi Yönetim Kurulu Başkanı Figen İsbir'i kaybettik.

Figen İsbir iletişim dünyasına 1983 yılında reklam yazarı olarak adım attı. Sırasıyla Radar Reklam, Fulmar Reklam, RPM, Manajans/Thompson şirketlerinde, reklam yazarlığı, müşteri ilişkileri direktörlüğü, kreatif grup başkanlığı ve kreatif direktörlük görevlerini üstlendi. Üniversitede aldığı mühendislik eğitiminin, reklamın ve pazarlama iletişiminin gerektirdiği “analitik” düşünme gerek-şartına katkısını sürekli savunduğu bu yeni mesleğinde, “reklam mühendisi” lakabıyla da anıldı.İçlerinde ilk ‘Kristal Elma Büyük Ödülü’nün de yer aldığı 10’dan fazla ödüllü kampanyanın yaratılma sürecinde yer aldı. İlk adıyla Reklam Yazarları Derneği olan bugün ise Reklam Yaratıcıları adını taşıyan, RYD’nin kuruluşuna öncülük etti ve ilk Başkanı oldu.1994 yılında, birikimini dünyada hızla gelişen ve Türkiye’de ise o dönemde gerçek karşılığını henüz bulmaya başlayan PR/Stratejik İletişim Danışmanlığı sektörüne taşımaya karar verdi ve Excel İletişim Danışmanlığı A.Ş’nin kuruculuğunu üstlendi.Halen bu şirkette Kurucu Ortak ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevini sürdürüyor. Ayrıca İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği’nin ( İDA ) Başkanlık görevini de yürütüyor ve İDA’nın Türkiye Temsilciliğini üstlendiği Uluslararası İletişim Örgütü ( ICCO ) yönetim kurulu üyesi.

Oğuzhan Akay

posted by Haluk Mesci at 11:18 0 comments

31 Ağustos 2018 Cuma

Esen Günay

BİRÇOK ÜNLÜ İSMİN SESİ OLDU
Esen Günay, Yeşilçam’ın görünmeyen kahramanı olarak nitelendiriliyordu.
Türk sinemasında Ayhan Işık, Orhan Gencebay ve Yılmaz Güney’in dışında seslendirmediği başrol oyuncusu kalmayan Esen Günay, başta Kadir İnanır ve Ferdi Tayfur olmak üzere, Tarık Akan’dan Ediz Hun’a, Cüneyt Arkın’dan Fikret Hakan’a kadar birçok ünlü ismin sesi olmuştur.
İzmir doğumlu Esen Günay, Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezuniyetinin ardından, 1960 yılında sanat hayatına başlamıştır. 1963 yılında Arena Tiyatrosu’nda çalışan Günay, Zafer Önen’in teşvikiyle seslendirmeye başlamıştır. Türk sinemasında seslendirmediği çok nadir oyuncu olan Günay, ‘Çağrı’ filminde Hz. Zeyd’i oynayan Damien Thomas ve Amerika’nın keşfini anlatan ‘Cennetin Keşfi’ filminde ise Kristof Kolomb gibi yabancı aktörleri de seslendirmiştir. Esen Günay tiyatro oyunculuğu da yapmıştır.
                                                                                                             (Posta Gazetesi sitesinden)

Esen Günay, sayısız reklam filminde de dublaj yapmış, markaların sesi olmuştu.

posted by Haluk Mesci at 11:02 0 comments

29 Temmuz 2018 Pazar

İzzet Yasar -2-


posted by Haluk Mesci at 11:41 0 comments

14 Temmuz 2018 Cumartesi

İzzet Yasar



1951 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne girdi ancak öğrenimini tamamlamadı.

1976’dan sonra çeşitli kurumlarda metin/reklam yazarlığı yaptı. "Dönüşü Olmayan Hikayeler"le 1981 Sabahattin Ali Öykü Ödülü’nü kazandı. Reşit İmrahor mahlasını da kullanan Yasar, 1970’ten itibaren Birikim ve Yeni Dergi’de yayımlanan şiirleriyle tanındı. Çevirileri var. 

Bir süredir kanser tedavisi görüyordu. 13 Temmuz 2018'de aramızdan ayrıldı.

Yasar'ın bazı kitapları şunlar: 

"Kanama", "Yeni Kuş Bakışı", "Ölü Kitap", "Kuvve'den Fiil'e", "Dil Oyunları", "Asla Yazamayacaksın O Şiiri", "Başka Akıl Peşinde", "Dönüşü Olmayan Hikayeler", "Özel Sektör İmamı", "Camdan Mezbahalar", "Esther Kyra", "Balta/zar", "Bakış ve Ses", "Pascal Bonitzer", "Kör Alan ve Dekadrajlar", "Pascal Bonitzer."

(İzzet Yasar ile Markom Leo Burnett'te çalıştık. Ajansta lakabı 'Duvar' idi. Nedenini tam anlatmadılar bana ama, sanıyorum, diğer insanlarla pek iletişime girmemesi, laubali olmaması ve sorulara kısa net cevaplar vermesiydi. Haluk Mesci)

posted by Bülent Şentay at 10:02 0 comments

Katkıda bulunanlar

  • Serdar Benli
  • Mehmet Mertoğlu
  • Haluk Mesci
  • Bülent Şentay

Previous Posts

  • Selim Tuncer
  • Sadi Pektaş 1943 - 2025
  • Osman Sınav Ağustos 1956 - 20 Mart 2025
  • Sait Aytemür
  • Paul McMillen 1947 - 2025
  • Ümit Denizer 1948 - 2025
  • Arhan Kayar 18 Aralık 2024
  • Ersin Salman 16 Aralık 2024
  • Semih Polat
  • Nazar Büyüm 1944 - 2024

Archives

  • 02/2007
  • 03/2007
  • 01/2008
  • 02/2008
  • 08/2008
  • 09/2008
  • 10/2008
  • 11/2008
  • 12/2008
  • 01/2009
  • 06/2009
  • 10/2009
  • 03/2010
  • 07/2010
  • 11/2010
  • 01/2011
  • 02/2011
  • 06/2011
  • 07/2011
  • 08/2011
  • 09/2011
  • 03/2012
  • 05/2012
  • 10/2012
  • 02/2013
  • 10/2013
  • 03/2014
  • 03/2015
  • 05/2015
  • 06/2015
  • 08/2015
  • 10/2015
  • 11/2015
  • 12/2015
  • 07/2016
  • 08/2016
  • 10/2016
  • 01/2017
  • 02/2017
  • 03/2017
  • 04/2017
  • 08/2017
  • 12/2017
  • 02/2018
  • 05/2018
  • 06/2018
  • 07/2018
  • 08/2018
  • 09/2018
  • 11/2018
  • 01/2019
  • 05/2019
  • 06/2019
  • 07/2019
  • 08/2019
  • 10/2019
  • 12/2019
  • 01/2020
  • 02/2020
  • 03/2020
  • 04/2020
  • 07/2020
  • 08/2020
  • 05/2021
  • 11/2021
  • 12/2021
  • 01/2022
  • 02/2022
  • 07/2022
  • 08/2022
  • 09/2022
  • 10/2022
  • 01/2023
  • 02/2023
  • 03/2023
  • 07/2023
  • 09/2023
  • 10/2023
  • 11/2023
  • 12/2023
  • 01/2024
  • 02/2024
  • 03/2024
  • 05/2024
  • 07/2024
  • 11/2024
  • 12/2024
  • 02/2025
  • 03/2025
  • 06/2025

Powered by Blogger